Okan Şen
Özel Haber
29 Temmuz 2021 |
 |
Uzay turizmi yarışı son hızla devam ediyor. Geçen yılın Mayıs ayında Elon Musk’ın SpaceX şirketi Crew Dragon’u uluslararası uzay istasyonuna göndererek insanlı bir görev gerçekleştiren ilk özel şirket oldu. Bu yıl da İngiliz milyarder Richard Branson sahibi ve kurucusu olduğu Virgin Galactic şirketinin gemisi VSS Unity ile yanında 5 kişi ile beraber 89 km yüksekliğe çıkıp geri döndü. Toplamda 90 dakika süren uçuşun farklı olan kısmı sadece 4-5 dakika boyunca hissedilebilen bir ağırlıksızlık duygusu. O uzaya çıkan ilk milyarder olmanın keyfini sürerken bu sefer dünyanın en zengin kişisi olan Jeff Bezos sahibi bulunduğu Blue Origin şirketinin geliştirdiği roket ile yanında kardeşi, 82 ve 18 yaşlarında iki yolcusu olduğu halde uzaya fırlatıldı. 10 dakikada uzay sınırına çıkılıp geri dönülen seyahatte ağırlıksızlık duygusu yaşanılan süre bir önceki ile aynı. Yani sadece 3-4 dakika. Bezos’un seyahat için seçtiği tarih olan 20 Temmuz insanoğlunun aya ilk ayak bastığı tarih olması sebebiyle sembolik. Yolcu seçimi de sembolik çünkü 82 ve 18 yaşındaki yolcuları döndükten sonra dünyanın en yaşlı ve en genç astronotları olarak tarihe geçmiş oldular.

Bezos yaklaşık 107 km yüksekliğe çıktığı bu yolculuktan sonra kendini uzaya çıkan ilk milyarder olarak ilan etti ve Branson’un 100 km olan uzay sınırına ulaşmadan geri döndüğünü söyledi. Branson ise NASA’nın belirlediği 85 km yi uzay sınırı olarak kabul ettiğini ve kendisinin ilk milyarder olduğunu söylüyor.
Artık uzay yarışlarının gelinen aşamasında daha çok astronotların parası ve biraz da kimin ilkleri başardığı konuşuluyor. En birinci kimin olduğu tartışılmaya devam etsin uzaya çıkanların hepsinin ortak özelliği zengin olmaları. Sonuçta o yolculukta en zengin, en yaşlı, en genç 3-4 dakika boyunca ağırlıksızlığın dayanılmaz hafifliğini yaşadıysa da ne en fakir ne de diğer fakirler orada yoktu. Hiçbir şirketin hedefinde de fakir birisini uzaya götürmek yok. Fakirlere düşen ise olan biteni sosyal medyadan izlemek ve zenginin parasıyla kendi çenelerini yormaktır.

Bir uçuşun fiyatı İngiliz milyarderin şirketi için 250 bin dolar olarak belirlendi. Jeff Bezos henüz fiyat belirlememiş olsa da daha yükseğe çıkacak olma argümanını kullanarak daha fazla para isteyecektir. Uzay turizmi potasında Elon Musk şimdilik sessiz gibi görünse de yarışta diğerlerinden birkaç tık önde. Halihazırda 400 km yukarıdaki istasyona adam göndermiş bir SpaceX in sahibi olarak bir yıl içinde turistini üç-dört gün boyunca uzayda dolaştıracak bir projeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor ve bu yolcuğun bileti 250 bin dolardan çok daha fazla belki de birkaç milyon dolar mertebesinde olacaktır. Musk’ın 2023 planında ise şimdiden anlaştığı başka bir zengin olan Japon Yusaku Maezawa’yı aya götürmek var. Her ticari girişim gelir dağılımındaki adaletsizliği biraz daha gün yüzüne çıkartır da bu girişim uzayda olunca farklı mı olur? Bilakis! Bu gerçek gözünü kapatanın bile gözüne sokulur.
Bu bahsettiklerimiz uzay yarışının yol açacağı en küçük sorunlarımız. Çünkü bu yarışın uzayımızın, dünyamızın, bizim ve bütün canlıların sağlığını da büyük bir tehlikeye sokacağını söyleyebiliriz. Dünyadaki çöplerimizi ne yapacağımızı daha bulamamışken bir de uzaydaki çöpleri düşünmek zorunda kalabiliriz. Uydulardan yakıt tanklarına kadar, cihazlardan somun parçalarına kadar dünya yörüngesinde kalan her malzeme çöplükte bir çöp hükmünde. Buna da “uzay çöplüğü” diyoruz. Kaldı ki bu çöpler uzayın hava sürtünmesi olmayan ortamında saatte 28.000 km hızla hareket edebiliyorlar. Bu hızdaki küçük bir parça bile bir uzay aracını ya da bir uyduyu parçalayabilir!

Tahmini rakamlarla şu anda alçak yörüngede kullanılmayan yaklaşık 2 bin 600 tane uydu, bir bilgisayar ekranından daha büyük 10 bin nesne, yaklaşık bir portakal büyüklüğünde 20 bin nesne, bir bilye büyüklüğünde 500 bin nesne ve 100 milyondan daha fazla takip edilemeyecek kadar küçük parçacık bulunmaktadır. Gelinen nokta BBC nin 16 Ekim 2020 tarihli haberinde: “Dünya'nın yörüngesindeki iki uzay çöpü çarpışmaktan son anda kurtuldu”. Hani atık maddelerden oluşan bir 7. kıtadan bahsediyoruz ya! Yakın gelecekte kullanılmayan uzay roketlerinden ve istasyonlarından ve uydularından oluşan bir 8. kıtamız mı olacak ?!
Truman Show filminde doğduğundan beri film seti olarak kurgulanmış bir adada kendinden habersiz hayatı filme çekilen ve canlı yayınla milyonlara izlettirilen Truman (Jim Carrey) meseleyi gökten düşen bir lamba ile çözmüştü. Anneler artık çocuklarını sokağa çıkarken saksı ve sarkıtlar yerine gökten düşebilecek olan parçalar için mi uyaracaklar?
Yukarıda bahsedilen milyarder firmalarının her birisi uzay turizmi için ilk aşamada yıllık en az birkaç yüz uçuştan bahsediyorlar. Her bir roket kalkışında 300 ton karbondioksit salınımına sebep oluyor. Bu rakamın bir otomobil için yılda 4.6 ton olduğunu ve yetişkin bir ağacın bir yılda sadece 10 kg karbondioksit emebildiğini de buraya not düşelim. Elon Musk sanal para madencilerinin temiz enerji kullanmadıkları için havayı kirlettiklerini ve sanal paralarını satabileceğini söylemiş bir süre sonra da tam tersi bir paylaşım yaparak piyasada çift yönlü hareketlenmeye sebep olmuştu. Uzay seyahatleri havayı bu kadar kirletecek ve bu kirlilikteki en büyük pay bu manipülasyonları yapan milyarderin olacak. Tepelerindeki uzayda tepişen fillerin kirliliğinde boğulmadan kalabilen kargalar bile bu çelişkiye güler.

Yıllarca turizme bacasız sanayi dendi. Bu seferki turizmin bacalarından epey koyu bir duman çıkacak gibi duruyor.
Her şeyden önemlisi henüz bu çalışmalara yön verecek, sınırlayacak, standart sağlayacak ne bir kanun var ne de bir anlaşma. Her şeyde olduğu gibi önce aç gözümüzü tatmin edip iş işten geçtikten sonra dünyayı, uzayı, sağlığımızı ve insanlığımızı nasıl kurtarırız diye kafa yormaya veya daha doğrusu kafa yoruyormuş gibi yapmaya başlamayı tercih ediyoruz.
Bu filmi bir yerlerden hatırlıyoruz ama buna benzer filmleri sayısız kere oynatacak bir dünya sahnesi kalmadı. Yakın bir gelecekte Mars’ta altına bütün gezegenlerin imza atacağı bir iklim anlaşması yapılsa dahi bizi kurtaramayacaktır.