
Dr. Halil Ekinci
Özel Haber
14 Mayıs 2020 |
Dünya tarihinde birçok salgın görülmüştür. Bu salgınlardan VEBA ve İspanyol salgınlarının etkisi oldukça fazla olmuştur.
Koronavirüs salgınında sağlık çalışanları ve bilim insanları ön saflarda fedakarca mücadele etmektedirler. Salgınlar,
savaşlar, terör vb. derken küresel bir kriz döneminden geçiyoruz ve bu hal daha da uzun sürecek gibi görünmektedir.
Ülkeler sağlık sistemleri ve ekonomileri çökmesin diye seferber olurken, birçok bireyde de evin odaları arasında ailelerinden
ve toplumdan izole bir salgın mücadelesi veriyor. Bu aynı zamanda bireysel ve toplumsal bir savaş mahiyeti kazanmış bir mücadeledir. Bu savaşta herkes bu salgının yayılmasına hizmet edebilecek potansiyel bir ajan konumundadır.
Başarının sadece ulusal sınırlardaki mücadele ile mümkün olmadığı sınır aşan bir tehditten söz ediyoruz. Haliyle mevcut anlayış, örgütlenme modeli ve ekipmanlar kısa vadede sorunu çözmekte çaresiz kalabilir. Bu çerçevede salgınla baş etmek sadece tıbbi bir seferberlik değil, aynı zamanda ciddi bir halkla ilişkiler, sosyo-ekonomik yapı ve kamu düzenini sağlama faaliyetlerini de içermektedir.
COVID 19 salgını hem salgının ölçeği hem de salgın çerçevesinde hayata koyulan uygulamalar, 21. yüzyıl küresel toplumunun alışık olduğu bir durum değil. Salgınlar kendisini İspanyol gribinde, Ebola’da, SARS ve MERS’te hatırlatsa da bu kadar kapsamlı ve dönüştürücü bir salgın olgusu ve etrafında gelişen tehdit ve risk algısı ile yeni tanışıyoruz. Siyasetçi ve yöneticiler süreç yönetiminde tıbbi data ve analizlere ihtiyaç duyarken aynı zamanda sürecin küresel sistem ve siyaset açısından nereye evrileceğine dair öngörü yapmak oldukça zor görünmektedir.
Bu durumla mücadelede ülkeler sağlık sistemlerinin aracılığı ve liderliğiyle, toplumla işbirliği içerisinde ülke imkanlarını seferber ederek ülke potansiyelini aktif hale geçirmeye çalışmaktadırlar. Bu mücadele hem yerel hemde küresel olarak yapılmak zorundadır. Bugün lerde ülkelerin başarı durumlarının tartışıldıgı mücadelede uluslararası senkrenizasyon ve işbirliği çok önemli görünmektedir.
Türkiye şu ana kadarki hem salgınla mücadele performansı hem de devletin bilim kurulu önerilerini öncelikle uygulamayı tercih etmesi sayesinde bazı gelişmiş ülkeden olumlu anlamda ayrıştı.
Sağlık sistemine yaptığı yatırımların, sistemin ücretsiz ve erişilebilir olmasının, karantina uygulamaları sırasında devlet ve sivil toplumun örnek bir sosyal dayanışma örneği göstermesinin, Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere tüm karar alıcıların ve ilgili kurumların kriz yönetimi becerisinin, tedarik zincirinin sağlamlığının, dünyanın dört bir tarafından yapılan vatandaş tahliyelerinin, açıklanan ekonomik paketler ve salgınla mücadele için birçok ülkeye verdiği somut desteğin Türkiye’nin başarısı olarak ortaya konması gerekir.
Bu çerçevede;
- Bu sürecin 2022 yılına kadar uzama ihtimali vardır.
- Yaşlı Nüfusumuz oran olarak Gelişmiş ülke ortalamasının yarısından daha az orandadır. Bu bir avantaj olarak görülmektedir.
- Türkiye olarak başarılı ve etkili bir COVID 19 salgın süreci yönetimi başlattık ve devam ettiriyoruz.
- Bütün bunlara ilaveten toplum üyelerinin COVID 19 salgınına yönelik olarak bilinçli bireysel davranışları başarıdaki en önemlli faktör olacaktır.
- Bu salğınla ilgili birçok bilinmeze olması nedeniyle bilim kurulunun önerileri sağlık temelli politikalar ve karar verme dinamiklerini/süreçlerini derinden etkilemektedir.
Bu mücadelede toplumun güveni ve katılımı çok önemli olup mutlaka üst seviyelerde tutulmalıdır.
Bu süreci başarılı bir şekilde yönetirken, krizin getirdiği fırsatları avantaja dönüştürebiliriz. Türkiye bunu becerecek siyasi istikrar ve yönetim becerisiyle birlikte yönetim tecrübesinede sahiptir. Bu nedenle birlik ve beraberliğimizi korumak ve kenetlenmek olmazsa olmaz önceliğimiz olmalıdır.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları Türkiye Sağlığı'na aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Türkiye Sağlığı.com tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.